25 Ağustos 2013 Pazar

AŞKI ÇAĞIRMAK...

Baştan çıkarıcı olmak için mutlaka kendi iç dünyanızdan çıkıp gerçekçi, yaratıcı, stratejist, orijinal ve etkileyici olmayı öğrenmeniz gerekir. Çoğu kişi kendi istek, arzu, beklenti ve amaçlarına dönük yaşar ve düşünür. Karşı tarafı baştan çıkarırken sizin şahsi durumunuz değil karşı tarafın istekleri ve ne beklediği önemlidir.
Analitik olmakta da fayda var; hedef olarak seçtiğiniz erkeği çok iyi çözün. Karakteri, ruh yapısı, eğitim düzeyi, yaşam tarzı çok önemli. Size denk biri değilse bile onu hala istiyorsanız onun gibi dünyaya bakmayı ihmal etmeyin. Annesi, babası, onlarla ilişkileri, korkuları, çocukluğu, travmaları, bastırdığı korkuları çok önemli ve mutlaka keşfedilmeli.
Çoğu insan ilişkinin başlarında çok büyük bir hata yapıp fazlaca talepkar davranıyor, oysa ki asıl gereken, karşı tarafa – söz konusu baştan çıkarmaksa – “ben senin hayalindeki kişiyim” sinyalini verebilmektir. Onun tam da beklediği kişiyseniz size hayır diyemez. Bu rol yapmak ya da kandırmak değil tabi ki, buradaki amaç beklentilere cevap veren doğru kişi olmak. Baştan çıkarmayı çoğu kişi “bak ben ne kadar çekiciyim” demek sanıyor, oysa ki siz ne kadar onun dünyasına girerseniz uzun vadede o kadar onun istediği kişi olacaksınız. Sanılanın aksine ilk başta çok fazla “seksi” sinyaller vermek sizi çaresiz gösterir. Ardı olan derinlikli ve özgüven sahibi bir kadın bunlara ihtiyaç duymaz…
Anlık tepkiler, imalar, saflıkla bezenmiş sürprizler onu size bağlar. Uzun vadeli bir ilişki planınız varsa mutlaka “saf”, iyi niyetli, fedakar yanınızı ortaya koyun. Saflık bir ilişkiyi öteye taşır. Dünya dikkat ederseniz son yıllarda kaybettiği “masumiyet” duygusunu arıyor. Abartılı ve aşırı yoğun tavırlardan çok iyi niyetiniz sizi cazibeli gösterir aslında. Hele de aşırı seksi ve yoran kadınlardan bıkmış bir erkeğe denk geldiyseniz… Bir erkek dünyaya ilk geldiği anda, ilk kadın olarak annesi ile tanışıyor. Bu nedenle “anne” gibi olun demiyorum ama onun annesinde olan sevgi, şefkat, güven gibi duygular sizden ona geçmeli. Tamamen annesi olursanız da “başka bir dişiye” gider, dozajı iyi ayarlayın.
Ayrıca unutmamanız gereken bir diğer konu; asla tam olarak (aşk-teslimiyet gerçekleşene kadar tabi ki) deşifre olmamaktır. Karmaşık olan merak uyandırır. Merak insanı sürükleyen bir güçtür, sizde merak edilecek bir yan yoksa başta peşinizden gelmez. Sonraları ise size karşı bağlılık göstermek adına peşinizden gelecektir, herkes bir yere birilerine ait olmak ister. Bunu yaparken 1 bütünün parçası olsanız da 2 ayrı kişi gibi de kalamazsanız yeri geldiğinde, ilişkiniz yine çöker. Bireysellik esas olmalı ki, ilişki devam etsin. Birçok çift herşeyi birlikte yaparak “kendi” olmaktan uzaklaşmaya başlar ve bu durum içten içe ilişkinin sonuna zemin hazırlar.
İlişkiniz yeni başladıysa “vaat” etmeyi unutmayın. Size karşı sürüklenmesi için vaatlere ihtiyaç vardır. Ona bir gelecek, mutluluk tablosu, birlikte çizeceğiniz bir yolculuk planı sunun. “Ben geldim ve şimdi seni çok başka bir boyuta taşıyorum…” hissi ona geçsin. Aşk, yani baştan çıkarma ve cazibeli olma aslında içinde değişimi de barınıdır. Ona günlük ve rutin yaşamını tekrar sunmayın; ona yeni, bambaşka, sıradışı ve özlemini duyduğu birşeyleri sunun. Size kapılacaktır. Yeni başlayan bir ilişkide tüm bunların ileride yaşanacağı hissettirilmeli ama hemen hepsi anlatılmamalı. Kısa bir özet ile merak uyandırın, aşırı detaya gerek yok.
Korkak bir baştan çıkarıcı olamaz. İlişkinizde mutlaka yer yer şaşırtıcı, cesur çıkışlarınız olmalı. Yer yer ani manevralar ve beklenmedik tepkiler ile işi süsleyin. Her an beklediği gibi gelişirse ilişkiniz sıradan bir ofis gününe benzer. Renkli biri olun, onun için yaratıcı düşünerek onu etkileyin. Fakat tüm bunları yaparken onun sizin için de birşeyler yapmasına izin verin. Erkekler sözcüklerden değil de davranışlardan anladığı için daha çok, her an verici olursanız bunu yanlış kodlar. Günlük hayat ve her günkü detaylar baştan çıkarıcı değildir, değişimi başlatmalısınız. Israrcı d aolmayın, aklını çelin, etkileyin, sunun ve geri çekilin…
Hayalgücü uçsuz bucaksız bir hazinedir. Bazı konular onun hayalgücüne kalsın, herşeyi yaparsanız geriye hiçbirşey kalmamış hissi uyanır. Ara ara yapacağınız geri çekilmeler onun hayalgücünü devreye sokar. Hayalgücü anlam yüklemeye bayılır. Sizin geri çekildiğiniz anlarda, o sizi olduğunuzdan fazlası sanacaktır. Aşk, çoğu kez bir “sanma” ve “hayal” işidir. Her an fazla yakın olmak büyüyü bozar. Geri çekilebilen kadın, erkeğin gözünde yükselir. Cilveli ve cazibeli olmak arada hiç kendinizi geri çekmeyeceksiniz demek değildir. Kaybetme korkunuzun olmadığını gördükçe size olan hayranlığı da artar. Unutmayın, amacınız uzun vadeli ise, onun size kapılması ve bir yandan da saygı duyması şarttır.

ADEM & HAVVA
Adem ile Havva insanlık tarihinin ilk aşkını aslında çok büyük bir meydan okuma ile yaşadılar. Şeytan'ın baştan çıkarıcılığı ile "merak" duygusuna esir olan Havva, Adem'i de peşinden sürükledi. Zincirleme bir baştan çıkarma vakası... O günden beri insanlık üreyerek o "ilk günahı" sürdürüyor. İlk insan Adem ve Havva'dan aldığımız kodlar ve kalıtımla biz de hala onların peşinden gidiyoruz. Saf sevgi Cennet'te vardı fakat insan "merak" duygusu nedeniyle, baştan çıkarılma ile tanıştı ve bunu yüzyıllardır sürdürüyor….
Yukarıdaki paragraf 2. Kitabım “Onu Baştan Çıkar!”dan… Durumun spiritüel ve enerji anlamında bir özeti aslında. Dünyada kadın-erkek arasında aslında insanlığın başından beri aynı oyun oynanıyor ve bazen bu durum bir kısır döngü halini alıyor. İnsan üreyerek soyunu devam ettiriyor, insanlık bu şekilde devamlılık gösteriyor, tüm bunların olup bitmesi için de “baştan çıkarma, cazibe” gibi silahlar asırlardır kullanılıyor. Aslında konuya buradan baktığınız zaman, anlattıklarım hayatın ta kendisi ve belki de en önemli konusu. Siz bir kadın ve erkeğin aşkı, baştan çıkışı, seksi sonucu bu gezegene geldiniz ve sonra siz de aynı döngünün içinde buldunuz kendiniz. Çocuklarınız varsa veya ileride olacaksa onlar da oyuna katılacak. Aşk sadece kadın dergilerinde ele alınan bir rutin değildir, yaşamın başlangıcıdır, bu nedenle aşka dair tüm detaylar saygı ve önem ile ele alınmalıdır. Bilim adamları deneyler ve araştırmalar ile insanlığın gerçek odağını başka yönlere çekmek isteseler de temel konu budur.
Şu anda dünyada üreme dursa ne olur?.. Son kalan insan veya insanlar en fazla 100 yaşına kadar yaşasa takribi 100 küsür sene sonra dünyada yaşam biter, yani insanlık biter. İnsanlık acaba istese kendi kendini yokedebilir mi diye küçükken hep düşünürdüm… Düşünsenize çok büyük çapta bir anlaşma yapıyor tüm dünya insanları ve kimse üremiyor ve “insan” bitiyor.

İnsanı vareden bir kavram olarak aşk ve onu tetikleyen bir olgu olarak cazibe-baştan çıkarıcılık, günümüzde hakettiği saygıyı görmüyor. Konu çoğu yerde çok yüzeysel ele alınıyor, bazen salt seks ile ilişkili sanılıyor ya da yüzeysel bir konu muamelesi görüyor. Bir insanı partner olarak seçtiğiniz zaman o artık sizin enerjiniz, aynanız, saygınız, tekamülünüz, benliğiniz, geleceğiniz olur. Bu anlamda, konunun hassas ve özel olduğunu mutlaka farkedin. Mesela Eski Japon kültüründe ve Eski Yunan’da “aşk, ritüeller, etkileme sanatları” çok önemliydi. Aşk başlı başına bir sanat olarak görülüyordu. Her şeyin başı ise saygıydı. Günümüz dünyasında maneviyat ve derinlik kaybedildiği için bu durum aşka da yansıdı. 
                                                 TUĞÇE IŞINSU ile BİREYSEL 
               "TAROT, GEÇMİŞ YAŞAM ŞİFASI-REGRESYON, MELEK TERAPİSİ, 
   KİŞİYE ÖZEL AŞK-PARA TILSIMI" SEANS RANDEVULARI için mesaj atabilirsiniz:                                        facebook.com/tugce.isinsu, facebook.com/tugceisinsuOFFICIAL 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.